7 Mart 2011 Pazartesi

GÖKTEN ÜÇ ELMA DÜŞER..

"Sussam olmuyor,konuşsam haykırıyorum sanki birşeylere.."

Bugünlerde böyleyim mi diyorsunuz sizde bilmiyorum ama tahmin etmiyor da değilim.Sizde çağın hastalığına yakalandınız bilesiniz:)Ama bu durum sanki fazla kalıcı çöreklenmiş hayatımıza mütemadiyen orda kalacak gibi.

Aslında tek suçlu şu gözükörolasıca modernlik ve onun cübbemize koydukları..Evimizdeki kocaman duvarı kaplayan lcdlerimiz,ledlerimiz,cebimizdeki son model 3d internete de girebildiğimiz telefonlarımız,evimizin başkoşesinde duran bilgisayarlarımız,sokakta elimizden düşürmediğimiz laptoplarımız,kulağımıza yapıştırdığımız koşar adım ilerlerken dinlediğimiz mp3 hatta mp4 lerimiz ve son model arabalarımız..kılımız kıyafetimiz,zinetlerimiz,ağzımızdaki anlamını bilmediğimiz pek entel cümlelerimiz birde ruhumuzu da bıraktığımız sanallığımız ve daha niceleri..

Evvel zaman aile denilen kavram akşam beyin işten eve gelmesiyle evin hanımının birbirinden güzel pişirdiği yemeklerle çoluk çocuk hatta aile büyüklerinden oluşan masada yenen yemekle şenlenen akşam sohbetleriydi.Tatlı,sıcak,güven dolu..

Sonra herşeyi tamda hazmedemeyen biz modernliği evirdik çevirdik sardık sarmaladık paketledik ve evin beyini hanımını büyükleri bırakın,aile denilen o kutsal kurumu nasılda yalnızlığa mahkum ettik.Büyükleri ziyaret kalktı raftan,bayramlarda bile işkenceye döndü ziyaretler,sonra tatil furyası başladı,telefon icat oldu yüzyüze görüşmeler azaldı,mesaj çıktı hep aynı kalıp cümlelerle samimiyet sattık etrafımıza. Arabasıyla eviyle ayağındaki ayakkabısıyla insanı insan yaptık,sahte bir yüzle dolandık ordan oraya.

"Moderniz hanımlar beyler!..Moderniz en nihayetinde..Çünkü okuyoruz ya meslek sahibiyiz ya ünvanımız var caka satıyoruz ya evimizde son model eşyalarımızla..Para kazanıyoruz bir güzelde harcıyoruz ya avmlerde."Evet bitti onun modası şeker,kocaman havuzlu evlerin dublekslerin şimdi moda rezidanslar..Hoppaa hadi oraya da taşınalım..Hatta fengshui var tatlım evdeki eşyaları atıveriyorsun bir akvaryum bir ağaç yeter hafifliyorsun."

Bize ne sunarlarsa nasıl da kabul ediyoruz hiç itirazsız.Sözde biz seçiyoruz ama bize seçtiklerinin içinden seçiyoruz bunlarıda.Girdiğiniz mağazada süslenmiş püslenmiş hanım kızımız çıkıveripte karşımıza almaya çokta niyetli olmadığımız o şeyi nasıl da bize satıp yolluyor ordan.Halbuki biz ailelerimizin yapmamızı istediği şeylere nasılda bir öfkeyle karşılık veriyorduk.Ne oldu nasıl oldu da girdik bu girdaba çıkmayada niyetimiz hiç yok gibi.

Herkes şikayetçi yalnızlıktan,ikiyüzlülükten,samimiyetsizlikten,menfaatten ne kadar şikayetçi.Ne kadar da hak veriyorsunuz şimdi yazdıklarıma.Ama yazıyı okumanız bitip bir iki dakika melankolik takıldıktan sonra kandırmayalım kendimizi,hepimiz o küçücükken bize okudukları masallardaki cadılara,devlere,kötü kalplilere dönüşücez
ve..

gökten üç elma düşer;

biri bana..

biri bana ..

biri yine bana.. :) :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder