29 Aralık 2011 Perşembe

perşembenin sözü ;)

İnsanlar sevilir, eşyalar ise kullanılırdı...
Gün geldi eşyalar sevilir, insanlar kullanılır oldu..
Can Dündar

perşembenin sözü ;)

İnsanlar sevilir, eşyalar ise kullanılırdı...
Gün geldi eşyalar sevilir, insanlar kullanılır oldu..
Can Dündar

28 Aralık 2011 Çarşamba

2011'in son çarşambası

Tersten yaşamak diye bir kavram geliştirdim bugünlerde kendime dilimde türkü niyetine dillendirdiğim hoş sohbetlerin baş konuğu yaptığım bir söz dizilimi oldu.sevdim ama ondandır sürekli tekrarlarım.
Her cümlesini itinayla okuduğum kitaplarıma ayırdım kendimi,sohbetinden keyif aldıklarıma,kahve molalarıyla dert dinleme durumlarına,ev koşturmasına,iş koşturmasına,beyin fırtınalarına ve takıcılara ayırdım kendimi buara;ondandır ne zamandır içimdeki benin izlerini taşıyamayışım buraya.
Bazı bazı molalar iyidir.yeni keşfilere çıkmak yeni tatlar keşfetmek yeni sesler duymak gerekir.yeni insanlar tanır yeni dertlere ortak olur yeni kahkahalar atarsınız eskileri temizler veya havalandırırsınız.
Bugünlerde televizyondaki çoğu sunucunun dilindeki 2011 in son çarşambasına merhaba demişken cümlesi üzerinden derim ki;umarım 2011 in güzel geçmiştir herbiriniz için..ufak sorunlar yaşadığınız tatsızlıklar da varsa gitsin 2011 le;gelsin 2012 yle gönlünüzden geçen herşey size..
Günler geçsin aylar geçsin yıllar geçsin zaman aksın gitsin insanlar girsin hayatımıza insanlar çıksın herbiri birşeyler eksiltsin birşeyler katsın yaşantınıza tek gerçek sizsiniz aslında.nasıl bakarsanız hayata öyle bakar hayatta size.ağzınızdan çıkanları işitirsiniz;söylediğiniz kötü sözler ve ya iyi sözler yansır gelir bulur sizi.başkalarına nasıl bir hayat yaşattıysanız öyle bir hayat kucaklar sizi.ektiğinizi biçerseniz hangi yıla girerseniz girin.güzel şeyler ekmiş ve güzel şeyler biçmişsinizdir inşallah.

20 Aralık 2011 Salı

umut..

küçük istavrit,yiyecek birşey sanıp hızla atıldı kancaya.önce müthiş bir acı duydu dudağında,gümbür gümbür oldu yüreği.sonra hızla çekildi yukarıya.aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü,neye benzerdi acep gökyüzü.
bir yanda büyük bir merak,bir yanda ölüm korkusu."dudağı yarıklar"denir,şanslıdır onlar,hani görüp de gökyüzünü,insanı,oltadan son anda kurtulanlar.
ne çare,balıkçının parmakları hoyratça kavradı onu;küçük istavrit anladı yolun sonu olduğunu;koca denizlere sığmazdı yüreği yüzerken.oysa şimdi küçücük yeşil leğende,cansız uzanıvermiş dostlarına değiyordu minik yüzgeci.
insanlar gelip geçtiler önünden;bir kedi yalanarak baktı gözünün içine;yavaşça karardı dünya.başı da dönüyordu.
son bir kez düşündü derin maviyi,beyaz mercanı bir de yeşil yosunu.
işte tam o anda eğilip aldım onu;yürüdüm deniz kenarına;bir öpücük kondurdum başına.iki damla gözyaşından ibaret sade bir törenle saldım denizin sularına.bir an öylece bakakaldı;sonra sevinçle dibe daldı gitti,tüm kederimi söküp atarak teşekkürü de ihmal etmemişti;birkaç değerli pulunu elime,avuçlarıma bırakarak.
balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme;sorar gibiydiler neden yaptın bunu diye."bir gün" dedim,"bulursam kendimi yeşil leğendeki küçük istavrit kadar çaresiz,son ana kadar hep bir umudum olsun diye."

19 Aralık 2011 Pazartesi

hayal kurun

bir gün bir balıkçı av malzemelerini ve balık sepetini alarak oltayla balık tutmaya gitmiş.gittiği yerde bol şans dilediği diğer balıkçılar hiç balık yakalayamamışlar.adam 'ya nasip' diyerek oltasını atmış.kısa bir süre sonra oltasına büyük bir balık gelmiş;ama adam balığı iğneden kurtarmış ve kendi kendine,'olmadı.' diyerek,balığı nehre bırakmış.kısa bir süre sonra ondan daha büyük bir balık yakalamış;ama yine 'olmadı.'diyerek,balığı suya bırakmış.çevresindeki kişilerin şaşkın ve alaycı bakışları arasında küçük bir balık daha yakalamış.çevresindekiler,'büyükleri beğenmediğine göre bunu unutmaz hemen suya atar.' diye düşünmüşler.oysa adam balığı iğneden kurtardıktan sonra,'oh be!' diyerek,balığı sepetine atmış.adamın bu garip tavırlarına şaşıran oradaki balıkçılardan bir tanesi dayanamamış ve sormuş:'arkadaş;büyük balıkları suya geri atıyorsun,ama küçük balığı sevinçle sepetine koyuyorsun.bunun anlamı nedir?'
adam tebessümle cevaplamış:'evet,balıklar büyük,ama benim sepetim küçük.ben sepetime uygun balıkları yakalamalıyım.'
eğer hayal kırıklığı yaşadıysanız,başka bir hayal kurun.yere çakıldıysanız,ayağa kalkın ve devam edin.kapı yüzünüze kapandıysa,başka bir kapıyı zorlayın.ne yaparsanız yapın hayatın bir köşesine çekilip kendinize acımayın.
*zorluklara karşı kendini ateşle kitabından alıntıdır.

fani bir ömür..

haftanın son gününü de geride bırakmışken yarın yeni bir haftanın başlangıç gününü
karşılamak gibi olsa hayatın akışı..günler günleri kovalarken zaman akrep ve yelkovana
bırakmışken yükünü geçer gider ömürler..
ömür ki hep istemekle geçer birşeyleri hep beklemekle.kimse avucuna konan kelebeğin
farkında değildir kimse onu yaşatmaya çalışmaz.yaşatmak için çaba sarfederken havasını
çaldığını bilmez kurutur gider öldürür yokeder.
ve hep öldürdüğünde yine ister hep ister durmadan ister.avucuna her yenisi konduğunda
alışır artık bünye nasıl olsa yenisi yeniden gelecektir bilir.
farketmez aslında gidenin çoktan gittiğini yerinde duran gölgesidir aslının.o gölge güler ağlar
konuşur akreple yelkovana eşlik eder;günler günleri bölerken geçen her gün bitti diye
şükreder ama gölgedir en nihayetinde.
gölgeye mi yanmalı,gölgenin gerçek olduğunu sananlara mı..yoksa durmadan birşeyler
isterken başkalarını tüketenlere ve en çokta kendini tüketenlere mi..
herkesin bir hikayesi var.bazılarınınsa kendi yazdıkları ve sonunuda bildikleri halde devam
ettirdikleri hikayeleri var..
bazılarınınsa hiç akıllarında yokken sadece uzaktan duydukları ve ya tanık oldukları başka
hikayeleri kendi hikayelerine katmışlıkları var..
"Ne bitmez arzularımız vardır bizim, ne doymaz isteklerimiz. Her vardığı durakta bir
sonraki durağı özleyerek geçen fâni bir ömür... "

14 Aralık 2011 Çarşamba

dön bak aynaya..

hindistan'da yüksek bir dağın doruğuna yapılmış 'bin aynalı tapınak' adlı görkemli bir tapınak vardı.günlerden bir gün bir köpek dağa tırmandı ve tapınağın merdivenlerinden çıkarak 'bin aynalı tapınak'a girdi.
tapınağın bin aynlaı salonuna geçtiğinde bin tane köpek gördü.korkarak tüylerini kabarttı;kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırdı;korkutucu hırıltılar çıkararak dişlerini gösterdi.ve bin köpek de tüylerini diktiler,kuyruklarını bacaklarının arasına alıp korkunç sesler çıkartıp düşlerini gösterdiler.köpek paniğe kapılarak tapınaktan kaçtı.ve o andan itibaren bütün dünyanın tehlikeli,korkunç köpeklerle dolu olduğuna inandı.
bir süre sonra bir başka köpek gelip dağa tırmandı.o da tapınağın merdivenlerinden çıkıp 'bin aynalı tapınak'a girdi.tapınağın bin aynalı salonuna geldiğinde bin tane köpekle karşılaştı ve çok sevindi:kuyruğunu salladı;neşeyle oradan oraya zıpladı ve köpekleri oynamaya çağırdı.bu köpek tapınaktan çıktığında dünyanın dost ve sevecen köpeklerle dolu olduğuna inanıyordu.

8 Aralık 2011 Perşembe

Manidar..

Öyle bir serüven ki hayat; karanlıkta polyannalar,ışıklarda palyocalar dolaşır.

2 Aralık 2011 Cuma

insan en çok kendine gülümsemelidir..

içsel yolculuklarımızı ne kadar sık ama bir o kadar nadir yaparsak daha iyidir cümlesi dökülürken ekranın üzerine düşünüyorum ne demek istedim ben şimdi diye?..

herşeyden önce günaydın herkese..

insanın kendini tanıması çok önemlidir.kendini ve etrafındakileri tanıması.o yüzden zaten daha doğar doğmaz kaşif görünümünde bebeklerimiz olur herşeyi merak eder,keşfeder,tanımaya çalışır ve hafızaya alır.lakin bu kas ve beyin koordinasyonundan bahsetmeyceğim tabiki sabah sabah.zaten gelişen herşeyin ışığında çokta geçerli değil freud amcanın dedikleri günümüzde.bakın o bir ekoldür lafım yoktur ancak değişiyor işte herşey üzerine tuğlalar konakona bugünlere geliniyor.

yaşam boyunca bir gelişim içindeyiz;gelişiyoruz değişiyoruz.ve bu o kadar ışık hızında oluyor ki nasıl ne zaman kavramlarını unutuyoruz.bu yolculukta bazen kendimizi unutuyor kendi farkındalığımızı kaçırıyoruz.kendini farketmek iddalı bir cümle aslında.bu ne renk sevdiğin,hangi takımı tuttuğun,hangi yemeği sevdiğinle alakalı bir durum değil.içsel yolculuğunu tamamlarken hangi evrelerden nasıl geçtiğin ve bu geçişlerde neler bıraktığın kendinden neler kattığın kendine.

yaşam koşullarımız,etrafımızdaki insanlar birçok şeyde etkili kendi gelişimimizde bile.ama tüm bunlara rağmen bazı şeyleri nasıl monte ettiğinizlede alakalı bazı şeyler..kendinizi ve geldiğiniz aileyi,bugüne kadar hayatınızdan geçip gidenleri,yeni eklenenleri düşününce yürekten bir şişkinlik yaşıyorsanız ve gülümsüyorsa gözlerinizin içi kendinizi tanıyorsunuz demektir.daha da önemlisi hayatınızdaki içi dolu insanlar içi boşlardan çok çok fazlaysa şanslısınızdır.

insan en çok kendine gülümsemelidir.

bu ego savaşları anlamına gelmez.şu saçma kendini seven insan bencildir ego fazlalığı vardır ukaladır söylemleri yok mu.hadi canım..kendini sevmeyen insanda asıl bunlar vardır.o kendini sevmeyen şahıs daha çok zarar verir ukalalığıyla etrafındakilere ve en çok kendine aslında.kendini sevmekten kasıt mütevazi bir şekilde sevmektir kendini,tanımaktır kendini bütün hassasiyetleriyle,tek derdi kendidir ve onun sorunu kendiyledir,mutlu uyanmak,gülümsemeyi bilmek ve hala daha sevgi pınarları oluşturmaktır kalbinde.önyargıdan uzaktır ama temkinlidir de.

bana tüm bu duygu yoğunluğuyla bunları yazdıran kişi.ne kadar gurur duysam ne kadar mutlu olsam az aslında.ne kadar anlatmaya çalışsamda zor.bazı insanlar vardır hayatlarında kendilerini aşmışlardır başka yerdedirler onlar.yaptıkları mesleğide geldikleri yeride sonuna kadar hakederler.ve onlar hep keşfederler hep üretirler.kendileri mutlu oldukça ertafındakileride mutlu ederler,hayatı sorgulatırlar bir kere daha insana,sonunda da bu gurur kaynağı yazıyı yazdırırlar.benim etrafımda ne çoklar onlar ne şans..

dedim ya kendini tanımak..kıymetlilerin değerini birkez daha bilmek nasılda yüreği şişirir mutlu mutlu..

bu yazı devam eder de şimdilik bu kadar yeter..

kendinizi keşfettiğiniz bir gün olsun..mutlu olun..

1 Aralık 2011 Perşembe

celal tan ve ailesinin aşırı acıklı hikayesi




sinemada film seyretme keyfi gibisi yoktur hele de sinemadan önce ve ya sonra keyfinizce eğlenmişseniz işte bir soluk arası olur o sinema keyfi.hele ki film seyretmek sizin için bir tutku hele ki güzel bir de sinema salonu bulmuşsanız sinema keyfi kaçmaz.

uzun zamandır seyretmekten zevk aldığım bir dizi leyla ile mecnun;kurgusu oyuncuları ekrandan bu tarafa sıcacık geçen o samimi duygularla bezenmiş dizinin yapımcıları ve yönetmeni tarafından çekilen celal tan ve ailesinin aşırı acıklı hikayesi'nden bahsedicem.beklentilerim yüksek olarak gittim çünkü izlediğim bir dizi vardı önümde ve günlerce çıkılan tv programlarında çokça da övgü toplamıştı.

konusu içeriğiyle ilgili fazlaca kelam etmeyeceğim eleştirilere internet üzerinden de ulaşabiliyorsunuz zaten.ve en nihayetinde bu biraz zevk işi ve hangi türde daha çok neyi seyretmek istiyorsanız o filmlere karşı bir yakınlığınız oluşabilir.

filmin eskişehirde çekilmesi oyuncu kadrosunun kalitesi ve olay örgüsü belki çekimlerdeki o sürükleyicilikte tam olsaydı olacaktı da tadı eksik birşey vardı filmde ki;bazı filmlerde çok beğendiklerimde yazılar akıp giderken ekranda orda koltukta yapışıp kalıyorum büyülenmiş gibi inception da olduğu gibi hatta aşk tesadüfleri sever de olduğu gibi.biri türk yapımı biri yabancı iki filmide yazdım ki türk filmlerini seyretmediğim yargısı oluşmasın akıllarda.

türk filmi olması nedeniyle sadece beklentilerimi karşılamadı diyerek eleştiri yapmaktan öteye gitmek istemiyorum ki emeğe saygısızlık olmasın.

ve de;

iyi film kötü film ayrımından çok ne kadar çok film arşivine sahip olursanız belli bir zaman sonra başka bir dünyanın kapısını aralıyorsunuz kurguların içinde saniyelerle yarışırken sarfedillen cümleler çekilen sahneler farklı farklı açılar bir bakış..çokça şey anlatırken bazen bize bizi daha iyi anlatır bazende anlama yoksunluğumuzu giderir 3 saat..

aslında en önemlisi neyle nasıl olursa olsun geçirdiğin o muhteşem paylaşımdır keyiftir zenginliktir..