20 Haziran 2011 Pazartesi

çocuk olmak

önlük giyerek okula gidilen zamanların çocuklarındanım ben..akşam ezanı okununca dışardan eve girmek zorunda olan çocuklardan..çamurla oynamanın tadını alan özgürce bisiklete binmenin ne demek olduğunu bilen çocuklardan.."akşam ebesi" oynayarak apartmanın kapısından koştura koştura giren çocuklardan..

ne kadar kaygısızdık..dertlerimiz dert değilmiş meğer sonra anladık..erken yatmak zorundaydık,tabağımızdaki yemeği bitirmek zorundaydık..bir de ödevlerimizi yapmak zorundaydık..bütün dertlerimiz bundan ibaretti..tüm caddeler bizimdi..bakkal bizim ailedendi sanki en çok sakız almaya giderdik..adı sulugöz alan bir sakız vardı.ağzınıza attığınız anda acımsı bir tat bırakırdı ne hoşumuza giderdi..büyüdükçe ağzımızdaki o tad kalplerimize kazındı..

biran önce büyümeliydik..sanki dünyayı kurtaracakmışız gibi ne acelemiz vardı ki..kıyafetlerimizi kendimiz seçmeliydik artık,arkadaşlarımızla yalnız evde kalabilmeliydik..anne ve babanın gözetiminden kurtulmalıydıkta eğlenebilmeliydik..ergenlik dönemini de en yakışığıyla geçirdik ki herşeyi çok biliyorduk anne babada ne bilirdi..o döneme özgü benmerkezciliğin asiliğiyle o dönemide hakkıyla geçirdik...

derken sınavlar vardı önümüze çıkan..şimdiki gibi her sene her sene yarış atına dönmüş gibi oyun arkadaşlarımıza düşmanca bakmazdık,hırslanmazdık o kadar.çünkü o kadar da zor değildi..okumak istiyorsan,zekiysen,çalışırsan üniversite kapısından girebiliyordun..şimdi bunların dışında birde şifrelerle yanlış sorularla tekrarlana tekrarlana bitmek bilmeyen sınavlarla boğuşmak zorunda gençlik..

bizim olmasını isteklerimiz,olmadığında zır zır ağladıklarımız ne kadar da masumaneydi..şimdiki gibi bilgisayar alınmadı diye cep telefonu alınmadı diye küsmezdik mesela..vurdulu kırdılı çizgifilmlerle büyümedik susam sokağı seyrederdik biz...

beton binaların arasına sıkışmış çocukluklarımız olmadı bizim..güneşin doğuşunuda seyredebildik yağmurun nazlı nazlı yağışınıda..kardan adam yapıp burnuna havucu ve gözlerine kömürü de takabildik..gülerek ordan oraya koşarken camdan sarkıp "susun artık başım ağrıyor" diye bağıran yaşlı teyzelerimizde oldu..topumuzu alıp saklayanlarda..

neşeliydik..şendik..eğlenirdik..çocuktuk hep mutluyduk.."adam olacak çocuk"lardık ve olduk.."adam olacak çocuklar"ı yetiştirmeye koyulduk..koyulurkende zamanın biraz gerisinde kaldık..bizim bilmediklerimizi öğreneceğimiz büyüklerimiz vardı,şimdi bizim onlardan öğreneceğimiz çok şeyin olduğu küçüklerimiz var..

yanlız!!

bizim onlara hala daha öğreteceklerimiz var..sanal olmayan gerçek bir hayatın hala daha varolduğu gibi..birşeyleri çabuk tüketmemek gerektiği gibi..toplu taşıma araçlarında büyüklere yer vermek gerektiği gibi..bayramlarda büyüklerin elini öpmek gibi..onları ziyarete gitmeyi ihmal etmemek gibi..sağındaki solundaki olaylara duyarlı olmak gibi..insani duyguları kaybetmeden yaşadığın heranın tadını çıkarmak gibi..bu ömrün hayatımızın her yerini saran ekranlardan ibaret olmadığı gibi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder