6 Haziran 2011 Pazartesi

yorgunluk

psikolojik midir,fiziksel midir sorularının gölgesinde cevap ararken bir labirentin için hapsolmak gibidir bazen bazı soruların cevabını aramak..bu sorununkide aynen öyle..

küçük bir temizlik oldu mu sana birden büyük bir temizlik.zaten hep öyle değil midir küçük küçücüktür yapılcak işler birden büyür..küçüktür kafaya takılan sorular içinden çıkamazsınız büyür/büyütülür..küçücüktür gönül kırgınlıkları çözüme ulaşamayınca tedavisi olamayacak yaralar açar,büyür..minnacıktır gözyaşları içe ata ata fırtına koparır durgun denizlerde,büyür..küçük bir alışveriş birden cep yakan cinse bürünür.."az bir uğrıcam" sözü laflarla donatılınca uzun saatlerini alır..dağ gibi olur..içinden çıkılmaz bir hal alır..küçük sinek mide bulandırır..

küçük ya da büyük nereye giderse gitsin ucu neden en basit mesele bile düşünmeye kalkınca ordan oraya zıplar durur bir sincap gibi beynimde de yazılar çıkar ortaya onu da bilmem =) belki de kelimelerin o sihrinin benim üzerimde ayrı bir etkisi vardır kimbilir..

en keyifli anlarınızda dip köşe incik cıncık yaptığınız temizlik,yorgunluk belirtisi bırakmazda gönül yorgun mu yorgunken nasıl da elinizi bile kaldırmak istemezsinizde çoğunda mecburiyetler zincirini aksatmamak adına kalkıp başladığınızda sonunda o mis gibi evinizde huzur da bulabilirsiniz...

mevsimsel yorgunluk diye ortaya çıkardıkları mesele sadece birşeylerin üstünü örtmekten ibaret..siz ister buna depresyon belirtisi değin ister can sıkıntısı ister keyifsizlik ister mutsuzluk...en nihayetinde sonuç hep aynı yorgunluk..bazen yatarsınız kalkarsınız dinçsinizdir bazen de off aman allahım anlatması bile güç..

biyolojiyi çöpe atacak değiliz elbet,fiziksel yorgunluğuda..zaten mesele fiziksel ya da biyolojik değil mesele sadece gönülde..ordaki yorgunlukta ordaki açmazda...birilerinin size dayattığı hayatı mı yaşıyorsunuz yoksa yaşamak istediğiniz hayatı mı sorusunun ikileminde..aslında asıl doğru soru size dayatılan hayatın içinde ne kadar mutlulukla,huzurla,sağlıkla yaşadığınızda..

biraz yüzleşmek mi lazım yoksa gerçeklerle..olanı olduğu gibi söylemek..deli gibi kahkaha atmak..avazın çıktığı kadar bağırmak..böğüre böğüre ağlamak..miden patlayana kadar yemek..yataktan kalkmamacasına öylece keyif yapmak..çığlık ata ata şarkı söylemek o bed sesinle bile..yargılanmadığın yargılamadığın bir hayat yaşamak sorgusuz sualsiz...gönülden geçenlerin hayatla da birleştiğindeki o eşsiz tadı yaşamak..,

ama..

gerek varmı şarta şurta..evini mi temizledin bitirdikten sonra o mis gibi temiz kokusunu çek içine ve gülümse..misafir ağırladın yorgun musun yaptığın o güzel tadları düşün,yaptığın sohbetleri,ne kadar farklı hayatları kucakladığını düşün bikaç saatte ve gece yatağa girdiğinde gülümse..borçların hepsi ödendi ama cepte para mı yok,hesap yapabilcek kadar bir akla sahip olduğunu düşün gülümse..dışarda nefes alabilecek kadar sağlıklı olduğunu düşün,gülümse..üzüldün mü kırıldın mı ağladın mı olsun hala daha bu devirde bile insani duygulara sahip olduğunu düşün ve en sonunda yine gülümse..en sevdiğin blüzün leke mi oldu,dert etme onu o hale getirdiğin için kendine gülümse..




"Gülümse hadi gülümse bulutlar gitsin
Yoksa ben nasıl yenilenirim hadi gülümse
Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur yazılarda
İklim değişir akdeniz olur gülümse...
Tut ki karnım acıktı anneme kustum
Tüm şehir bana kustu...
Bir kedim bile yok anlıyor musun
Hadi gülümse...
Sazlarım vardı ırmaklarım vardı
Çakıl taşlarım vardı benim
Ama sen başkasın anlıyor musun
Başkasın..."

hadi gülümse :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder